Perşembe, 28 Mart 2024

Besin Katkısı Maddeler ve Vitaminler

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 


Bu başlık altında özel durumlarda kullanmamız gereken ve hastalıklardan korunabileceğimiz ve/veya hastalığın tedavi sürecinde güvenle tüketebileceğimiz besin katkıları ve vitaminlerden bahsetmek istiyorum. Bu konunun farklı kaynaklarda biraz da “en etkilisi benimkidir” kolaycılığıyla ele alındığını,dolayısıyla vitamin ve katkı maddesi kullanmak isteyenlerin hata yapma korkusuyla hayli ürkek davrandıklarını hastalarımdan aldığım feedback’ler nedeniyle yakinen biliyorum. Bir kere en baştan şunu ifade etmeme izin verin. Gebeliğe hazırlanan anne adayı dışında 40 yaşından genç hiç kimsenin sağlıklı beslendiği sürece hiçbir besin katkısı ve vitamine gereksinimi yoktur. Yaşlanma doğal bir süreçtir,organizmamızın tamamı bu süreçten etkilenir. Bütün organlarımız yaşlanırlar ve işlevlerini yitirirler, yeryüzü yolculuğumuz için emanet aldığımız bedenimize iyi bakmak bizim birincil görevimizdir.

Ben her ne kadar ülkemiz taze sebze ve meyva konusunda bir cennet sayılsa da 40’lı yaşlardan itibaren vitamin ve mineral takviyesi gerektiğine inanıyorum ve kendim de uyguluyorum. Nedeni bence çok basit, 40 yaşımıza kadar (yaşla ilgili bir kesinlik olmadığını belirtmem gerek) yediklerimizi kolayca sindirir, genç bağırsak hücrelerimiz kolayca emilim faaliyetini gerçekleştirirken, 40 yaşından itibaren bu emilim oranı giderek azalmaya başlamaktadır. Aynı sofrada oturan ve aynı gıdaları tüketen 3 nesil (dede,baba,torun) aynı gıdalardan eşit miktarda vitamin ve minerali alamamaktadır. Biz yaşlanmamızla paralel olarak daha fazla tüketip daha az alma eğiliminde olduğumuz vitaminleri dışarıdan ihtiyacımız ölçünde almalıyız diye düşünüyorum ve hastalarıma yaş, cinsiyet ve aktivitelerine uygun kişisel vitamin reçetelerini hazırlıyorum. Asla multivitamin, one-a-day gibi içlerinde 28-30 madde olduğu iddia edilen ancak hiçbiri miktar olarak ihtiyacımızı karşılamayan vitaminleri önermiyorum.

Şimdi sizlere en temel vitamin ve besin katkısı ürünleri sunuyorum. Aşağıda okuyacağınız bilgilerin doğruluğu tarafımdan doğrulanmıştır ve mesleki deneyimlerime dayanmaktadır. Sizlere salt kitap bilgisi aktarmamaktayım.

Antioksidanlar
Proteinler tıpkı doğada demirin paslanması gibi oksitlenirler ve bu işlem sırasında oluşan serbest radikaller nedeniyle de hücrelerimiz erken yaşlanır. Serbest radikaller moleküler bağın ayrılması sonucu 1 elektronunu kaybetmiş moleküllerdir,çevrelerindeki kararlı(stable) moleküllerden sürekli elektron çalarak kararlı hale gelmeye çalışırlar. Bu çabaları kaotik bir reaksyon oluşmasına sebep olur. Hücre içinde serbest radikallerden en çok etkilenen organel vücudun enerji deposu, jeneratörü olan mitokondrilerdir. Bu klasik bilginin ışığında proteinlerin oksitlenmesini engelleyen her türlü gıda, ilaç ve vitaminlere verilen ortak ad antioksidandır.
Yapılan çeşitli araştırmaların ortak sonucuna göre bir insanın günlük antioksidan ihtiyacı ortalama 3500 Ü dolayındadır. Birim olarak kullanılan Ünite besinlerin oksijen radikali emme kapasitesini ifade eder.
Gıdaların antioksidan içeriklerine gelince antioksidandan açık ara en zengin gıda kuru eriktir ve 100 gr’ında 5770 Ü içerir. Diğerleri sırasıyla (Her birinin 100 gramında) :
Kuru üzüm 2830 Ü, Yaban mersini 2400 Ü, Böğürtlen 2040 Ü, Kızılcık 1750 Ü, Ispanak 1260 Ü, Brüksel lahanası 980 Ü, erik 890 Ü, Brokkoli 850 Ü, siyah üzüm 740 Ü, Kırmızı biber 710 Ü, Kiraz 670 Ü, Kivi 600 Ü, soğan 450 Ü, patlıcan 390 Ü.

Birkaç yıl önce yurtdışında katıldığım bir kongrede antioksidanlarla ilgili yapılan oturumda hangi antioksidanları ne ölçüde tüketmemiz gerektiği tartışılmış ve sonuçta serbest radikal oluşumuyla topyekün bir savaş gerektiği, elimizdeki tüm imkanları kullanmamız, antioksidan içeren her tür besin katkısı yanısıra 3 temel vitamin A, C ve E vitaminleri ve Seleniumu da tüketmemiz gerektiği vurgulanmıştı. Ben hastalarıma 40 yaşından itibaren beslenme eğitimine ilave olarak antioksidan vitaminleri de reçete ediyorum. Bu bilgiden hareketle yaşlanmayı kontrol etmeye yarayan maddeleri kendilerini vazgeçilmez yapan özellikleriyle kısa kısa aktarayım A vitamini (Beta karoten): Antioksidandır, bağışıklık sistemini güçlendirir,protein kullanımı için elzemdir. C vitamini: Antioksidandır, dokuların gelişimi ve onarımı için gereklidir,bağışıklık sistemini güçlendirir,kalp koruyucudur. E vitamini: Antioksidandır,kardiyovasküler hastalıklardan koruyucudur,kan basıncını kontrol eder,pıhtılaşmanın oluşumunu normalleştirir,yara iyileşmesini düzenler. Niasin (Nikotinik asit B3 vitamini): Sağlıklı bir merkezi sinir sistemi için vazgeçilmezdir,yağ ve karbonhidrat metabolizmalarında kritik bir rol oynar. B vitaminleri: B grubu vitaminler sağlıklı bir sinir dokusu,sağlıklı bir cilt ve kas dokusu için gereklidir.Karaciğeri zararlı etkenlerden korumada önemli bir rol oynar. Co-enzyme Q 10: Güçlü bir antioksidandır. Bağışıklık sistemi için vazgeçilmezdir. Hücremizin jeneratörü mitokondrinin oksijenden maksimum yararlanmasını sağlar. Kardiyovasküler hastalıklar ve hipertansyonda çok yararlıdır. Dişeti hastalıklarında etkilidir. Selenium: Antioksidandır, E-vitamini ile birlikte antikor oluşumunu hızlandırarak infeksyonlara karşı mücadele eder. Alfa-lipoik asit: Antioksidandır, antidiabetiktir, metabolik sendromun (sendrom X) bir numaralı ilacıdır. Kolesterol düşürücü etkisi vardır. Besinlerden; karaciğer, ıspanak, brokoli, patates ve kırmızı ette bol miktarda bulunur. L-Karnitin: Enerji verici ve hipolipidemik özellikleriyle kilo kaybına destek olur, dolaşımı düzenler, egzersiz toleransını arttırır. Kalp yetersizliği ve aritmilerde etkilidir. Beraberinde mutlaka bir antioksidan ve Omega3 verilmelidir. Krom: İnsülin direnci üzerine olumlu etkisi nedeniyle diyabet kontrolünde önerilir. Günde 50-200 microg. dozlarda kullanılır. Diyabetiklerde doz arttıkça etkisi de artar. Besinlerden; bira mayası, tam buğday ürünleri, mantar, mısır, süt ürünleri, kuru fasulye ve patateste bulunur. Demir emilimini azalttığı unutulmamalıdır. Ginkgo Biloba: Dolaşım ve hafızayı düzenler, trombositlerin kümelenmesini önler, antioksidandır. Kılcal damarların kırılganlığını azaltır. Batıda 50 yaş üzerindeki herkese hafıza koruyucu faydası nedeniyle rutin olarak reçete edilmektedir.

Bize her türlü istek, soru, öneri vb. için iletişim sayfamızdaki formu doldurarak ulaşabilirsiniz..

Ofis ( Dr.Moris Yaşa )

Bostancı - Kadıköy
İstanbul - Türkiye

Sosyal Ağlar